Cümle(ten) Devrik

Tekrarı olmayan bir hayat yaşıyorsunuz. Buna rağmen ölümsüzmüşcesine hatalar yapıp, insan harcıyorsunuz. Aslında harcadığınız ruhunuz, nefesiniz. Şayet uyanırsanız mutlak acı ile karşılaşacaksınız. Nefretinizde boğduğunuz ne kadar insan,canlı varsa gün gelecek yüzleşmeniz için karşınıza çıkacak. Bildiğiniz hiç bir şey sizi kurtarmayacak, koruyamayacak. Zor olan bir çok şeyin verdiği hazzın aksine en zoru başarıp koca bir sıfır elde ettiğinizi anlayacaksınız. Zafer sandığınız müebbetleriniz artık çok yakın.Ya günah çıkaracaksınız ya da kuyuda kalacaksınız.

Bazı limitleri aştığınızda geri dönüş yoktur. Kendinizi bulmanıza bile fırsat kalmamıştır. Şimdi birazcık umudunuz varsa dönün geriye ve yüzleşin. Ucuz olanı yapıp yargılamak yerine özeleştiri yapın. Sonrası için endişe etmeyin. Kimin ne söylediği önemli değil şu bir günlüğüne kral olduğumuz dünyada. Huzurun saltanatında yaş almak varken, vicdanın diktasında çürüyüp gitmeyin.Bilmiyorum, bilmek istemiyorum. kimin hayatında neler oluyor. Merak dediğiniz şey bir yük. Yüklerinden arınmak varken neden damperli kamyon rolüne girer ki bir insan. O kişiler gibi olmaya özendiği için mi? Nefret ettiği için mi? Her iki durumda da taktik yanlış. Kendi kalene gol atarsın. Özeniyorsak örnek alır, onunla konuşuruz, başkaları ile değil. Nefret ediyorsak onları anmak yerine uzak kalmayı tercih eder, tertemiz bir tarlada dilediğimizi ekeriz. Durum bu kadar basitken basit oynamak bir o kadar zordur.

Sistemin dayattığı subliminal mesajlar, yakın çevremizdeki tutumlar, satın aldığımız sadece materyaller değil. Tavırlardır aynı zamanda. Benim üç kuruş etmeyecek şeylere beş kuruş verecek bütçem yok. Anlarımın birikimi ile, yılların bankasına, vadesi bozdulmadan kullanabileceğim bir hesap açmışken neden öyle saçma bir şey yapayım ki. Aynaya bakın, gülümseyin, gerekirse yüzleşin. Fakat en önemlisi o aynadakini sevin. Başkasının sevmesini “beklemek” piyango bileti almadan piyangoyu kazanmayı beklemekten farksızdır.

Mucize

Çağımızın bir çok sosyal hastalığı var. Sosyal dediğimizde aklımıza ilk olarak sosyal medya ve uzantıları geliyor elbette. En azından bir çoğumuzun aklına ilk gelen şu zımbırtılar: Facebook, twitter, instagram vs. Gerekli gereksiz paylaşımların ruhsal tecavüzüne maruz kalırız. Mesela ben sıkça “öfffffff ya bunu neden paylaşmışki” dediğimde bir kaç yerim çoktan tacize uğramış oluyor, “hayır ya bunu görmek istemiyorum” dediğimdeyse birileri ruhumun üzerine zorla çıkmış, bastırıyor gibi hissediyorum. Bunun yanı sıra bir sürü saçma sapan reklam, bir sürü anlamsız, gülünç ve kimini ironinin ortasında cayır cayır yakan spiritüel mesajlar. Örnek mi istiyorsunuz. Peki. Mesela şu sosyal medya sayfalarında sıkça gördüğümüz diyet ürünleri ve diyetisyen reklamları. Janjanlı bir şişe içecek, altındaysa “şöyle kilo verdim, koca kıçım şöyle kurudu, iskeletora döndüm” gibi metinler. Peki o şişenin saçtığı zehir hakkında bir açıklama! Yok .

Aklınızın alamayacağı kadar yüksek oranda bir erkek kitlesi o koca kıçları beğeniyor oysa. Siz azcık göbeğe dikkat edin yeter, asker emeklisi levazım albayı Kemal amca formatına gelmesin kafi. Üstelik şu diyetisyenlerin yarısı neden şişman. İmam cemaat ilişkisine ne oldu. Örneklere bir de mesaj, mail örneği versem fena olmaz. Bu mesajlar nedense gün ortasında mail kutularımıza yada whatsapp mesajı olarak telefonlarımıza düşer. Mesajda “bu sene bilmem ne ayında 4 pazartesi -4 salı – 4 çarşamba..” falan filan. “Bu durum 900 yılda bir gerçekleşmekte olup..” bıdı bıdı bıdı. “Feng Shui ye göre bunun anlamı para çantasıdır. Bu mesajı 5 kişiye yada 5 gruba yollarsan bir mucize gerçekleşecek ve üç gün sonra zengin olacaksın” (bak bak grup diyor, nasılda güncellenmiş hokkabazlıklar, korkulur bunlardan). Üstelik bunun gibi mesajları alanların ve yollayanların yarısı adak adayıp, kurban kesen, oruç tutan yada oruç tutmayıp, kandilde, ramazanda içki içmeyen bir güruh. “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” deyimini kullanıp, salyangozu kabuğuyla mideye indirirler de haberimiz olmaz. Mucizeyi inandıkları şeyden değilde Feng Shui den beklerler. Ne oldu hani şirk koşmak günahtı. Sonunda zengin olmak vaadi barındırıyor diye inanmadığı halde bir mesajla şansını denemek neyin kafası yahu. İşte bu gerçek ironi. Zaten inanmadan yapılan hiç birşey başarıya ulaşamaz. Feng Shui felsefesine uygun yaşayan insanlar bu mesajları gönderenleri tanısalar muhtemelen gülmekten kasık krampları yaşarlar.

Bir mucize görmek isteyen herkes aynaya baksın önce. Reenkarnasyona inanlar da, inanmayanlar da bilsinlerki: O aynada gördükleri şey, mesajdaki bilmem ne ayındaki gibi 900 yılda bir gerçekleşmeyecek. Dünyanın varoluşundan beri yalnızca bir kez o aynadaki kişi olarak var olacaklar. İşte bu gerçek mucize. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, mucizeleri yok eden insan mucize bekler olmuş. Bu kafalarla daha çok bekleriz, sosyal sosyal keklenmeye devam ederiz.