Dava

Ben dönüşüme girdikten sonra yoluma değil yolumda biri çıktı. Elimi tuttu. Sınırsız tutku ile sabırla sevgiye dönüşmesini bekleyeceğini söyledi. İkimiz de bir şeyleri unutmuş gibiydik. Bazı şeyleri tatmamış gibi. Karnı tok bedenlerin ruhları aç karakterleriydik. Zamana bırakmak gibi bir davamız yok. Zamanla akmak bizim davamız. Bu kez ne kurban ne avcıyız. Yoldaki iki yabancıyız. Her molada biraz daha birbirine aşina, biraz daha yakın iki haz parçasıyız. Sorguları değil ama soruları olan. Bir aynanın iki ayrı tarafıyız. Birimiz cam, diğerimiz gümüş. Cam kırılırsa gümüş kesilir, gümüş dökülürse ayna cama geri evrilir. Yansımayı sürdürmek için birbirlerine tutunmaları gerekir.

Birbirinize tutunun.. sımsıkı ama boğmadan, alışın ama bağımlı olmadan.

Birlikte gülün ama gülünç olmadan.

Birlikte ağlayın ama buna sebep olmadan.

Birlikte kalın ama..

Kâr Payı

Kısa bir yolculuğun uzun düşleri gibiyim: Sıcak, arsız, yalnız ve rengarenk. Başı mutlu, mutsuz sonu, senaryo umarsız. Tekrarı yok, tüneli çok. Işıktan karanlığa, karanlıktan ışığa.. defalarca. Sonunda kavuşmak varsa o karanlık tüneller bile güzel. Sonu olmayan gülüşler varsa Eros’u bile üzer. Dünyanın sonu gelecekse sevgi selleri ile gelsin. Aşkta boğulalım, tutku depremlerinin altında kalalım. Gelmişe, geçmişe içelim. Gelmişine geçmişine gülelim, gelmeyen ne varsa kim varsa sövelim. Çenemiz uyuşana kadar. Uyuşuk kalplerle, buruşuk zihinlerin birlikte olduğu bedenleri bıktırana kadar tekrarlayalım. Anları, anıları dahası hazları biriktirelim. Faizi olmayan en yüksek kâr payını alıp ortalardan kaybolalım.

GELGİTme

Gelgitlerim oldu benim de, gidip gelemeyişlerim, gelipte hiç gidemeyişlerim oldu. Geçmişimi unuttuğum, yalanlarda kaybolduğum, gerçeklerde kendimi bulduğum oldu.

Biliyorum; gitsem bir gece sıcak bir tenin avuntusuna, buz gibi uyanırım sabahına.. üzerime kar yağmışcasına. Uykularına şahitliğim cennete kapı açmışken, yalnızlıklarım cehennemde kiraya çıkardı beni. Tek başıma uyandığım her gün, birikmiş özlemlerim saplandı her yanıma. Sancısı acımasızca vurup durdu beni duvardan duvara. Kıyıp kanatamadığın yüreğimi, kendi ellerimle deştim. Gözlerimden yaş akmadı ama dişlerimin gıcırtısına koca bir şehir uyandı. Gökyüzüne bakıp ellerimi açmakla başladığım günleri, gece gözlerimi kapatıp kabuslara teslim ettim. Gelgitleri gördüm de dur gitme diyemedim. Git gel deyip diz çökemedim. Çaresizliğin beden bulmuş hali gibiydim.

Uyumak istemiyorum yalnız uyanacağımı bile bile. İnsanoğlu işte. Bile bile lades der de, bile bile uyuyamaz aslında hiç uyanamadığı şu gerçek dünyada. Bazen en sevdiğimizdir hayal alemi. Homurdanır dururuz “s*ktir et elalemi” ama ilk fırsatta mezarcı oluruz, örteriz çürük düşleri. Sonrası daha beterdir. Ya gerçekçi olacağız diye ya katili oluruz o güzelim düşlerin ya da keşiş misali bir anda inzivaya düşeriz.
Düşenler gelgitle gider de, ayakta kalan gitse de gelir.
Ayakta kalın.

Farklı dünyaların insanıyız diye bir klişe var. Oysa aynı sokaklarda..aynı yıldızların altında yürüyoruz. Farklı zihinlere sahibiz..farklı kafalar..farklı ruhlar olur. Kendinizi çokta abartmayın. Herkes aynı dünyadan.

20A372B7-A20B-46AF-9072-363E8412E0AA