Tekrarı olmayan bir hayat yaşıyorsunuz. Buna rağmen ölümsüzmüşcesine hatalar yapıp, insan harcıyorsunuz. Aslında harcadığınız ruhunuz, nefesiniz. Şayet uyanırsanız mutlak acı ile karşılaşacaksınız. Nefretinizde boğduğunuz ne kadar insan,canlı varsa gün gelecek yüzleşmeniz için karşınıza çıkacak. Bildiğiniz hiç bir şey sizi kurtarmayacak, koruyamayacak. Zor olan bir çok şeyin verdiği hazzın aksine en zoru başarıp koca bir sıfır elde ettiğinizi anlayacaksınız. Zafer sandığınız müebbetleriniz artık çok yakın.Ya günah çıkaracaksınız ya da kuyuda kalacaksınız.
Bazı limitleri aştığınızda geri dönüş yoktur. Kendinizi bulmanıza bile fırsat kalmamıştır. Şimdi birazcık umudunuz varsa dönün geriye ve yüzleşin. Ucuz olanı yapıp yargılamak yerine özeleştiri yapın. Sonrası için endişe etmeyin. Kimin ne söylediği önemli değil şu bir günlüğüne kral olduğumuz dünyada. Huzurun saltanatında yaş almak varken, vicdanın diktasında çürüyüp gitmeyin.Bilmiyorum, bilmek istemiyorum. kimin hayatında neler oluyor. Merak dediğiniz şey bir yük. Yüklerinden arınmak varken neden damperli kamyon rolüne girer ki bir insan. O kişiler gibi olmaya özendiği için mi? Nefret ettiği için mi? Her iki durumda da taktik yanlış. Kendi kalene gol atarsın. Özeniyorsak örnek alır, onunla konuşuruz, başkaları ile değil. Nefret ediyorsak onları anmak yerine uzak kalmayı tercih eder, tertemiz bir tarlada dilediğimizi ekeriz. Durum bu kadar basitken basit oynamak bir o kadar zordur.
Sistemin dayattığı subliminal mesajlar, yakın çevremizdeki tutumlar, satın aldığımız sadece materyaller değil. Tavırlardır aynı zamanda. Benim üç kuruş etmeyecek şeylere beş kuruş verecek bütçem yok. Anlarımın birikimi ile, yılların bankasına, vadesi bozdulmadan kullanabileceğim bir hesap açmışken neden öyle saçma bir şey yapayım ki. Aynaya bakın, gülümseyin, gerekirse yüzleşin. Fakat en önemlisi o aynadakini sevin. Başkasının sevmesini “beklemek” piyango bileti almadan piyangoyu kazanmayı beklemekten farksızdır.