Yeni bir çağın antik sahnesinin, figüranlarıyız,
küflü zihinlerin gölgesinde, küfürlerimizi diziyoruz.
Sonu yokmuşçasına yaşadığımız anlarımız birer anıya dönerken
harcanan sadece zaman değil, o naçiz bedenlerimiz, çarpık ruhlarımız.
Yerine koyamayacağımız o kadar çok şey varki.
Bir varmış bir yokmuş. Kim kime koymuş, nası laf sokmuş, egolar çarpışıp durmuş.
Kanadı olanların yerini çatalı olanlar almış.
Kimi birilerinin gözüne sokuyor gerçekleri görmesin diye kimi de birilerinin gö… beleş tatmin uğruna.
Eşantiyon hazların, bedelsiz bedenleri oluvermişiz.
Çürümeye terkettiğimiz onca arzularımız,
difrize edilmiş inceliklerin saklandığı dolaplardan çok daha soğuk ellerimiz.
Tutmaya çalıştığımız sıcak ne varsa kayıp gidiyor uyuşmuş parmaklarımızdan.
Sıfırın altında değerlerimizle çarptığımız, çarpık sitemin ayakları olmuş yürüyoruz.
Düşlerimizin düşüşünü izlerken, keşkelerin alevinden nasibini almayan kalmıyor.
Ve her seferinde paranoyaların ışığında yeni bir sefer için haritayı açıp, hazine avına çıkarız.
En başarılı olanlarımızın bile elinde avucunda kalan ya birkaç güzel anı yada kurbanların kanı.
Şehvetin şiddetini, sevginin gücü ile mühürlemedikçe ya çalınır yada acıtır.