Maske Devri

Taş devri, maden devri vs derken maske devrine hoşgeldiniz.
Bilge görünümlü soytarıların peşinden gitmek üzere takılan maskelerin altında yatan milyonlarca yüz, yüzbinlercesi işe yatan bedenlerini gizlemekle meşgul.
Herkese adabı muaşeret öğretmeye çalışırlar,
en büyük edepsizlikleri kendilerine saklarlar,
gizli saklı dünyalarında bambaşka formlarda yaşarlar.
Hiçbirimizi olduğumuz gibi kabul etmezler.
Aykırı derler, olmamış bu derler.. hatta daha ileri gider deli derler.
Onlar gibi olmadıkça deliyiz, aykırıyız. Haykırırız “yeteeeeer” diye.
İsyancı da derler bu hadsizler.
Gülümsediğimizde kalender, ağladığımızda zayıf ilan ediliriz.
İlan-ı aşk edersek günah bile derler.
Ne mutlu günahlarıyla başbaşa olanlara çünkü onlar özgürler,
ne mutlu aykırı olanlara çünkü onlar rengarenk,
ne mutlu deli olanlara çünkü onlar cesurlar.
Ritminizin efendisi olduğunuz sürece, kimsenin enstrumanı olmazsınız.
Ben bir davulum gücü yeten vursun, ben bir sazım hadi biri bam telime bassın,
ben bir flütüm hadi biri beni üflesin.
Gücü yeten olursa notalarımı da o yazsın
ama sakın çalamayacağı bir besteyi güftelemeye kalkışmasın.
Kendini maestro olarak gören batonlar…
maskelerinizin ardındaki gerçek kör ve sağır.
Artık bataklığa geldiniz dikkatli olun, o maskeler çok ağır.

Vesaireeee Vesaire

Hayat.. hep zor, hep suçlu.
Birbirimizin düşlerini zindanlara kapatmamışçasına,
ırzına geçmek için fırsat kolladığımız, tek kelimelik büyü.
“Hayat çok zor, sıkıcı” vesaireeee vesaire.
Kendini çoğu zaman masum zanneden zavallı insanoğlu.
Her sabah uyandığında bir çoğunun birbirine
“ne kadar da masum görünüyorsun” cümleleri ile başlayan oyunun piyonları.
Oysa masum olduğumuz yegane yer uyku… ve sadece fiziken.
Birilerine, birşeylere zarar vermek imkansız o an.
Geceye yumulan o gözlerin, güne merhaba demesiyle başlar hep en büyük hoşçakallar.
Aynı zamanda zihnimizin günahlarına açılan en büyük kapıdır uyku.
Uykuda düşünülen bir çok şey, görülen bir çok rüya ile hayatımız şekillenir.
Elbette tamamen değil.
Fakat bir çok kırılma anı uykuda inşa edilir, sonrasındaysa “hayat” diye devam eder.
Yine o suçludur. İnsansa hep masum ya da hep bir bahanesi var.
En büyük bahanesi çıkarları ama sorsan ihtiyacı, şartları… aslında kanatsız egoları.
Sonunda naçiz hayatların, aciz hükümdarları oluverir her biri.
Biraz özgür olabilseler, biraz haz, biraz düş, işte o zaman düşmeyecekler.
Yarış yerine, karış karış karışsalar bedenlerine,
“hayat”ın masumiyetini teslim etseler… yükselecekler.
Ve burası hala çok ıssız, birkaçımız sıkılıyoruz, aşağıya inmek istemiyoruz.