İnsan ayrımı yapıyormuşum, ben bir faşistmişim.
Evet evet bunu kulaklarımla duydum.
Çok kızdım önceleri, isyan ettim. Ben insan ayırmam diye haykırdım defalarca.
Meğer haklıymış.
Tabiki ayırıyorum.
Sevdiklerimi daima bambaşka yerlere koyarım, saydıklarımı,
değer verdiklerimi hep ayırırım.
Ayrıca yeryüzünde kötülük yapmış insanları da, grupları da ve o gruplara mensup herkesi de
bir itin poposuna yuva yapabilecekleri kadar derinlere sıkıştırabileceğim doğrudur.
Ben bir sevgi fetişiyim.
Bunu seviyorum, bunu sevmiyorum diye ayıran bir faşistim demek.
O halde yaşasın faşizm demeliyim. Yok yok yine de o çirkin kelimeyi kendime yakıştıramam.
Değer verdiklerimi ayrı tuttuğum, değerlerim çakışmasın diye kıyaslamadığım,
gerektiğinde ayrı ayrı yerlerde tuttuğum insanlar için insan ayrımı yapan bir faşist olmuşum.
O zaman aşkı da sevgiyi de tek başına yaşayacaksın,
o zaman kimseyi ayırmak zorunda kalmazsın
ve kimse sana faşist diyemez.
Diyeceksinki “e tek başıma yaşarsam o zaman aşk olmaz, sevgi de paylaşılmazsa ölür”.
E karar ver, işine gelirse. Herşeyi deneyerek bulamazsın.
Ya sevdiklerimi, sevmediklerimden ayrı tutar faşist olurum yada defolur giderim arkadaş.
Elindekiyle az da olsa mutluysan tadını çıkarmayı bileceksin.
Zamanı gelir bir üst tura geçersin, bir seviye yukarıda oynarsın, kimbilir.
Yoook bana göre değil diyorsan oyuncu olamazsın, oyuncak olursun.
Geri dönüşümümüzü sağlayacak atık tesisleri, fabrikalar falan da yok. Yok olacağız yani.
Chaplin’in bir cümlesi herşeyi özetliyor aslında:
“Hayat dar alanda trajedi, geniş açıda komedidir”.
Ya geniş açıdan bak ve gülümse, yada dar alanda sıkış, tıkış…
Dar alan sevenlere bir uyarı!
Orada hayat hep itiş, kakış.