… kısacası; hep çok yoğundur insanoğlu.
Açamaz bazen o telefonu, bakamaz karşı masaya başını kaldırıpta,
cevap veremez iki satır yazıpta. Kısacası herkesin ritmi kendine yoğun.
Hep en önemli olan, hep en stresli olan, hep bahanesi olan.
Neticede bir çok şey gibi yok olan.
Bir dakika sonra ne olacağını bile bilmeden yaşıyoruz ancak yinede
daha iyi olabilmek adına bir dakika sonra olamayacak insanlar olduğumuzu unutuyoruz.
Kısacası; kimse ölmek istemez fakat herkes cennete gitmek ister.
Bu uğurda kendimize uğur getirdiğine inandığımız saçmalıklar ediniriz.
Bilimi sabote eden, batıl inançların hüküm sürdüğü bu karanlık,
bataklığı andıran bu topraklarda ışığı yalnızca egolarımızda aramak,
bir bebek odasında 4 yetişkin misafir ağırlamak gibi.
Hepimizin kendi hayatları tabiki.
Hayatta kalmak için elbette dilediğimiz gibi yaşamakta özgürüz,
hayatta kalmak ile yaşamak arasındaki ince çizgiyi farketmeden herşeye yetişmeye çalışarak.
Yol alırken kanayan dizlerimiz, dökülen dişlerimiz, uyuşan beyinlerimiz.
Kimimiz bir sisteme kanamadık, şöyle rahatça bir dertlerimizi dökemedik,
bir türlü ruhlarımızla uyuşanla sevişmekten uyuşamadık.