Ruhlarımızın üzerine akıtmaya çalışıyorlar irinlerini, derinlerini görebiliyoruz sadece derilerini değil. Kötülüğün en saf haliyle mücadele ediyoruz, tertemiz ağıtlarımızla. Egolarını tatmin etmek istemeleri legoları olmayışıydı belkide, belki de egolarıyla lego gibi oynamış olmamızdı tüm bu olanlara sebep. Gözyaşlarının hüküm sürdüğü, tebessümlerin zindanlarda tutulduğu bir dünyadan bahsediyoruz artık, aynadaki yansımalarımızdır aslında bir çoğumuzun gördüğü. Yaşamaktan korktuklarımızı yaşayanları her gödüğümüzde bir ayna daha kırılıyor, parçaları ayaklarımıza batıyor diye ellerimizle toplamaya çalıştığımızda ellerimiz kanıyor, canımız çok acımasada kaybımıza gözler buğulanıyor ya da ağlıyor. Bunların hiçbiri olmazdı belkide rüyalarımıza tutkulu olsaydık, güyalarımıza tutkulu olduğumuz kadar.
Transparan kahpeliklerinin üzerine örttükleri o karanlık pelerinler artık lime lime olmuş, yere düşmemek için ellerinde tuttukları süslü, çürük asaları heran kırılacak gibi… çok yakında huzurlarımızda. O son kareyi bekliyoruz, son bir sabırla, son ana kadar. Görev paylaşımının zamanı geldi Tanrım. İnandığımız en büyük değerleri kendi çıkarları için kullananlara karşı, değerlerimize parçalanmış dizlerimizle, dişlerimizle, bütün yüreğimize sahip çıkacağız. Yardımına ihtiyacımız olursa nerede olacağımızı biliryorsun ve bizi görüyorsun herzaman olduğu gibi. Senin bahşettiklerini bahşiş gibi sunanlara karşı, huzuru dumurla bozanlara karşı, sevgimizi sevdiklerimize bağışlamamıza mani olmak isteyenlere karşı bir adım olacak, seninle yada sensiz ama senin öğrettiklerin için olacak. Tek gerçek bu belkide sonsuza dek varolacak.