Gördüklerimizin ötesinde hissetiklerimiz ve ötesinde yaşadıklarımızdır bizi özgür kılan. onlara sarılıp bulutların üzerine çıkmak yada kaçıp bir kuyuya düşmek artık tercih meselesi. Herşey ellerimizde değil gibi görünsede aslında tamamen bizim ellerimizde. Yüreklerimiz bile. Birine ellerinizle dokunurken, yüreğinizin ritmi, rengi ona bulaşır. Hatta bazen o kadar ki bulaşınca çıkmayan kırmızı bir leke. Bunun bir de siyah olanı var. Kimimiz göremesede çokça siyah lekelerimiz var. Bazen en yakınlarımızın bulaştırdığı bazen bir yabancının bırakıp gittiği lekelerdir onlar. Hayalet ısırıkların ürküttüğü tenlerin üzerinde beliren o siyah lekeler. Ne kadar da göze batıyor ve pürüzlüler. Paslı demirlere sürtünseniz onu gün ışığına kavuşturur, isimlerini kazıdığınız künyelerinizi bir dokunuşta parçalar. Peki biz napıyoruz? Bazılarımız bile bile, bazılarımız farkında olmadan o siyah lekeleri taşıyan bedenlerimizle başka bedenleri parçalıyor, başka ruhlara tazminatını karşılayamayacağımız hasarlar veriyoruz. Yıkım kararı çıkarıp yenisini inşaa ettiremeyeceğimiz yegane mabedlere yegane evlere neler yapıyoruz tanrım! Bağışla. Restore etmek fikri cazip gelirse sakın aldanmayın. Yapılan istatistiklere göre her restorasyon çalışması sırasında en az bir can kaybı yaşanmakta. Peki ya o sen ise ya da sen oysan…